Müzik ile ilk 16 yaşında tanıştım. Belki de hayatımda verdiğim en doğru kararlardan biriydi. Müzikle tanışana kadar pek de onun farkında değildim. Hatta inanır mısınız birisi müzik açtığı zaman sesini kısmasını isterdim. Şimdi ise pişmanlık duyuyorum neden daha önce tanışmadım diye. Derken bateri ile tanıştım, eğitimini aldım ve bir de grubum oldu. Artık sadece kendim için değil başkaları için yapıyordum müziği. Benim memleketim küçük bir yerdir, Ardahan. Ve inanın biz bu grupla o küçücük yeri kasıp kavuruyorduk. İnsanların verdiği o güzel reaksiyon ile daha fazla sarıldım müziğe. Kendimi kötü, umutsuz hissettiğim anlarda, bana adeta bir arkadaş, bir dost gibi, bir anne şefkati, bir baba sıcaklığı gösterir, beni kendime getirir, neşelendirir, huzura kavuşturur. Müzik ile tanışana kadarki hayatımla tanıştıktan sonraki hayatım arasında gerçekten dağlar kadar fark var. Daha iyi düşünen, duygularını daha iyi kontrol eden, daha neşeli birisi haline geldim. Ve hayatımın her noktasına koydum müziği. Çalıştığım anlarda da hastalarımla ilişkilerimde bile benim için aracı olmuştur müzik.
Bir hastamdan bahsetmek istiyorum. Yakalandığı hastalık yüzünden ayakları şişen ve yürümekte zorlanan, bakım ihtiyacı fazla olan bir hasta… Ve içinde bulunduğu durumdan rahatsız olan hasta duygusunu bedeniyle ifade ediyordu. Odasına gittiğiniz zaman kaşlarını çatar, işinizi çabuk yapıp onu yalnız bırakmanızı isterdi. Neredeyse odasına giren herkes hastanın duygusunu dışa vurup öfkelenmesinden korkardı. Odasının önünden geçerken bir taraftan “ya bana da öfkelenirse” diye korkuyordum, diğer taraftan da neden bu şekilde davrandığını da merak ediyordum. Böylelikle hastanın davranışlarını yakından izlemeye başlamıştım. Bir gün odasına uğradığım vakit müzik dinlediğini gördüm. Son ses, eşlik ederek ve inanılmaz mutluydu. İçeri girdim ve “Siz Bill Evans mı dinliyorsunuz?” dedim. Yüzündeki şaşırmış ama mutlu ifadeyi asla unutamam. “Evet delikanlı, müziğe bayağı ilgin var galiba” dedi. “Evet, bateristim, aynı zamanda jazz müzik dinlemeye de bayılırım” dedim. Kulağımda günlerdir çınlayan ve beni korkutan bütün ön yargılar mum misali eriyivermişti zihnimde… Ben onu anlamaya başlamıştım ve o da beni… İşin içinde müziğin olması bütün katılaşmış duyguları eritmişti bir anda… Biraz daha sohbetten sonra gerçekten her gün sohbetimizi müzikle açardık ve o öfkeli adamın suratında o mutluluğu görmek haliyle beni de mutlu etti. Yaptığım iş daha keyifli hal almaya başladı, enerjimin düşmesi söz konusu bile değildi. Şunu söylemek isterim ki müzik, gerçekten tattığımız pek çok duyguyu aktarmak açısından çok güçlü bir araç. Mesela her insan gibi benim de hasta olduğum zamanlarda tedaviye ihtiyacım var. İşte benim tedavim de müzik, ben müzik ile iyileşen, müzik ile dinçleşen biriyim. Size önerim, müzik dinlemeyin, müziği hücrelerinize kadar hissedin. İşte o zaman hayatınızın ne kadar değiştiğini sizde anlayacaksınız. Müziğin amacı heyecandır, insan kaIbinde bu kadar yüce bir insanIık duygusu uyandıran nadir sanatlardandır müzik.
Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir”
Heyecan kazanmanız ve tüm gücünüzle etrafınıza yaymanız dileğiyle…
Hazırlayan: Hem. Enes KARABULUT
Acıbadem Altunizade Hastanesi
Multidisipliner Bakım Ünitesi Hemşiresi
Hazırlanma Tarihi: 15 Kasım 2018