2017 yılının güz döneminde Eğitim Araştırma Hastanesinin Onkoloji bölümünde intörn stajyerlik yapıyordum… Hayatımda ilk kez onkoloji hastalarını ve yakınlarını gözlemleme fırsatım oldu. Uzaktan bakan kişiye onkoloji bölümü soğuk, acılı ve ağrılı hastaların olduğu korkulu bir yerdi…
Stajyer olarak başlamadan önce bende aynı düşünürdüm hatta bilmezdim onkolojinin ne olduğunu. Hemşirelik mesleğinin duygusal yanını bu bölümde tanıdım. Hiç unutmam o zamanlarımı.. Staj danışmanıma ağlayarak benim bölümümü değiştirin, burası çok zor, burada hastalarımızın durumu kötü, ben burada yapamıyorum diye haykırışlarımı… Çünkü gerçekten bir onkoloji hastasına bakım vermek, onunla iletişim kurmak bin bir türlü uğraş gerektiriyor. Her hastanın keder süreçleri birbirlerinden farklı tıpkı tanıları gibi…
Staj bitiminde kendime bir söz vermiştim. Mezun olup işe başladığımda “Asla Onkoloji Hemşiresi olmayacağım!” Öyle mi oldu peki? 2018 yılının Ağustos ayında iş görüşmesi için geldim ve beni Kemoterapi Bölümüne almak istediklerini söylediler. O an nutkum tutuldu. Soğuk kanlılığımı korumak zorundaydım.
Bölümde işe başladım. O kadar tedirgin girdim ki ben kesin 2 hafta sonra bölüm değiştireceğim kanaatindeydim. Hasta odalarına giriyorum, gözlem yapıyorum, hasta ve yakınlarıyla konuşuyorum ama zorlanıyorum tabii ki. 2 hafta geçti, 2 ay geçti, 3.ayın ortalarında ilk hastamı aldım. Artık birebir hasta bakıyordum. Hastam 30-35 yaşlarında kolon kanseri ve metastazları olan kadın bir hastaydı. 10 yaşında bir erkek çocuğu vardı. Eşinden boşanmıştı. Annesi ve çocuğu ile birlikte yaşıyordu. Hastamız bölümün eski bir hastasıydı. Beni ilk gördüğünde önce tedirgin olmuştu daha sonrasında kendimi tanıttım ve tedavisine başladım. Hastanın her odasına gittiğimde konuşmak için adım attım. Hasta bana alıştı bundan sonraki tedavilerinde ona benim bakmamı istedi. Öyle de oldu. Hasta bir süre sonra kontrol Pet-Ct çekildi, sonucu istediğimiz gibi gelmedi. Başka tedavi protokolüne geçildi. Ben hastayı rahatlatmak için elimden gelen her şeyi yaptım. Hasta artık sonucun kötü geldiğine odaklanmadan pozitif bir şekilde tedavilerine geliyordu. Bir gün bana hediye alıp geldi. Bana iyi dileklerini, beni çok sevdiğini, memnuniyetini belirtti. Bölümden ayrılırken “bugün kendimi kötü hissediyorum, oğlum beni rüyasında görmüş ve sana bir şey olursa ben ne yapacağım anne? Dedi. Sahi bana bir şey olursa oğluma ne olacak? Buraya gelip tedavi almamın asıl sebebi oğlum… Seni çok seviyorum, hayatta hep iyi kişilerle karşılaş canım” dedi ve gitti. Bir kaç hafta geçti, hastam tedavilerine gelmedi. Çok merak ediyordum onu. En sonunda öğrendim ki hastam vefat etmişti. Kaybetmiştik onu…
İlk hastam, ilk kez benimle bağ kuran hastam ve onkolojide duygusal olarak çalışamama rağmen devam edip kaybettiğim hastam… Bir süre kendime gelemedim, sürekli ağlıyordum. Hastamı, geçirdiğimiz zamanları, çocuğunu düşünüyordum. En sonunda kendime bu bölümde devam etmem gerektiği sözünü verdim o günden sonra işime ve bölüme daha çok sarılarak devam ettim. Kendime inandım, hastalara pozitif enerjim ve güler yüzümle tedavilerini uyguladım.
Onkoloji bölümü gerçekten ayrıcalıklı bir bölüm. Uzaktan göründüğü gibi değil. Bir söz vardır asla unutmam ve kendime sürekli tekrar ederim; “Yaşamın kıymetini onkoloji servislerine gelince daha iyi anlıyor insan.”
İrem Yıldırım
Acıbadem Maslak Hastanesi
Eğitim ve Gelişim Hemşiresi