13 Mart akşamında yeni yeni kendime gelirken duyduğum “eksik doğdular“ kelimesiyle irkildim. Bir Anne için hele de lohusa bir anne için ne ağır bir kelimeydi. Anestezinin etkisi ve yorgunluğum geçtikçe kelime ağırlaşıyordu yüreğimde. Anne olmuştum, ikiz anasıydım, iki prematüre kız anasıydım… Haklıydılar ancak tek kelimeyle acının altı bu kadar derin ve fosforlu çizilebilirdi. Evet tam olmayana eksik denirdi… ne de olsa nefes almaları tam değildi, bir çok organ gelişimleri 40 haftayı dışarda tamamlayacaktı, emmeleri eksikti, haftaları ayları eksikti, fotoğrafçı eksikti, ailede sevinç eksikti, odada sesler, odada kızlarım eksikti. Yani azizim alınganlık edecek bir şey yoktu. Doğumdan beklenen süreçler biraz eksikti, hüzün ve şükür derindi.
İkiz kızlarımı 57 gün sonra evimize alabilmiştik, anne karnında doldurmaları gereken 40 haftalarını, bizimle birlikte tamamlamalarını bekleyip yarı kırkı dolduktan sonra doktorumuzun da onayı ile dışarı çıkmıştım. Benim için çok önemli bir durumdu çünkü artık büyüdüğümüzün ve normalleştiğimizin habercisiydi. Ne kadar emerken morarmaya, çok uzun sürelerde beslenmeye devam etseler de; güneş her zamankinden daha parlak ve içimde bir çocuk sevinci. İlk kez evimizin dışında beslenecek, altımız değişecek, ailecek kahvaltı yapılacaktı. Emzirme odasında bir anne ile sohbetin bir yerinde “Kaç günlükler?” dedi, üç dedim sessizce benim günü sorduğunu farketmem ile annenin tepkisi aynı anda oldu. “Üç günlük bebeklerle çok iyi cesaret çıkmışsınız dışarı, tebrik ederim.” dedi. Yüreğime kar yağdı, buz kestim. Benim için kocaman olan çocuklarım ki 3 aylık olmuşlardı, 3 günlük bebek gibilerdi ki tebrik edilmiştim. Oysaki ne zor günler geçirmiş, güneşi görmüştüm. Bir anneye baktım bir bebeğine, “ Sizinki kaç günlük? “ dedim. Bence aylıktı ancak gün sorana gün sorulurdu, ne de olsa anneydim ve annenin canı evlatlarından çok yanardı ve koruma iç güdüsü vardı. “20 günlük demesin mi!”, yüreğimdeki kar fırtınaya çevirmiş göz gözü görmüyordu. Fırtına geçtiğinde anladım ki, prematüre olmak ve prematüre annesi olmak emek ister, kıyas istemezdi ve çok özeldi. Bu durumu ilk fark ediş hikayem, sonraları defalarca hatırlayacak anılarım oldu. Her seferinde hüzün ve şükür derindi…
Hazırlayan: Uzm. Hem. Betül Yalçınkaya
Acıbadem Taksim Hastanesi
5. Kat Sorumlu Hemşiresi
Hazırlanma Tarihi: 23 Ekim 2018