Hemovijinans hemşireliğine yeni adım attığım, farklı vakalarda işlem yaptıkça ilgi ve merakımın giderek arttığı dönemlerde 7 günlük yeni bir maceranın kapıları açılmıştı. Bu savaşta düşmanımız, sebebi hala tam olarak bilinmeyen ve kesin bir tedavisi olmayan Guillain Barre Sendromu oldu. Genel yoğun bakımda takip edilen hastanın ekstremitelerinde kuvvet kaybının oluşması, yutma güçlüğünün başlaması üzerine savaş boyalarımızı sürdük ve plazmaferez yöntemi ile hastanın plazmasını değiştirerek düşman askerlerini sahadan temizlemeye başladık. Hastaya işlem yaptığım ilk gün hasta uyku halindeydi ve ektremitelerini hareket ettiremiyordu. İşlemin sonuna doğru hastamın kızı ziyarete geldiğinde annesine, oğlunun onun için bir sürü resim yaptığını, denize girmek için onu merakla beklediğini anlattı. Annesinin konuşamasa bile onu duyduğunu bilerek gün içinde neler yaptıklarını ve planlarını anlattığı bu kısa sohbet ile bir çocuğun kaç yaşına gelirse gelsin annesine olan ihtiyacı soğuk yoğun bakım odasında kalplerimizi ısıtmaya yetmişti. Günler günleri kovalarken 3. seans bitiminde hastamın üst ekstremitelerini hareket ettirebildiğini ve uyanıklığının daha fazla olduğunu görmek beni daha da azimlendirmişti. Çünkü düşman artık zayıflamaya başlamıştı ve biz zafer için emin adımlarla ilerliyorduk. Ertesi gün işlem için odaya girdiğimde hastanın uyanmış ve güler yüzlü beni karşıladığını görmek o günün en mutlu anıydı. 4. seansı yaparken hastam ile bol bol sohbet etme ve onu yakından tanıma fırsatım oldu. Ülkemizin ilk diyebileceğimiz bilgisayar mühendislerinden olduğunu ve yurtdışında kurulan çok ünlü bir bilgisayar markasının ülkemizdeki güçlü kadın yöneticilerinden olduğunu öğrendim. 5. seansımızda hastamın yutma güçlüğünün gerilediğine ve yardımcı personel yardımı ile kendi yemeğini yiyebildiğine şahit olmak yaptığımız işin insan hayatı için ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha görmeme vesile oldu. Hastamın yaşadığı bu süreçte kendi bedenindeki iyileşmeyi fark etmesi ile yüzünde gördüğüm, bağımsızlığını geri kazanıyor oluşunun verdiği zafer gülümsemesini hayatım boyunca unutmayacağımı o günlerde dahi biliyordum. Çünkü insan düşünceleri kadar varoluşsal becerileri ile bir bütündür. İnsan doğduğu ilk anda nasıl her ihtiyacı için bakım verenine muhtaç ise yetişkin bir insan da hastalık halinde bağımsızlığını belli oranlarda kaybederek bakım verenine muhtaç hale gelebiliyor. Benim hastam gibi hayatı boyunca kendi ayakları üzerinde durmuş, her işini kendi yapan güçlü bir kadının aniden yetilerini kaybetmesinin ruhunda yarattığı travmayı bana olan bakışlarından bile anlayabiliyordum. Özellikle 5. seans ile hastamın ellerini ve bacaklarını hareket ettirerek devamlı gülümsemesi, bana yürümeyi yeni öğrenmiş bir çocuk sevincinde yaptıklarını gösterme hevesi ve sonrasındaki mutluluğu bir hemşire için paha biçilemezdi. Yüzmeyi çok sevdiğini ve her sabah arkadaş grubu ile denize gittiklerini anlatan hastamın, yeniden yüzebilecek olmasının verdiği mutlulukla torunu ile kurduğu planları anlatması, yetilerde bağımsızlığın ne kadar önemli olduğunu kavrayabildiğim bir an olarak zihnimin kilitli kutusunda yerini çoktan almıştı. Son seansımızı yaptığımız gün artık hastamın tüm ekstremitelerini hareket ettirebildiği, aktif konuşabildiği ve kendi yemeğini yardımsız yiyebildiği bir gündü. İşlem boyunca eskilerden, günümüzden, ilişkilerden, yeniliklerden, Bodrum’dan sohbet edip, bazen gülerek bazen hüzünlenerek keyifli ve benim için verimli olan dakikalar geçirdik. Hayata karşı her zaman güçlü bir duruş sergilemiş, deneyimlerini anlatarak bana tavsiyeler veren bu harika kadını izlerken düşündüğüm tek şey “Başardık” oldu. Evet biz gerçekten başarmıştık ve düşman artık sahayı tamamen terk etmişti. Hastam ile vedalaşarak yoğun bakımdan çıktığımda koridorda yürürken heybemde hastamın tebessüm ederek bana el sallayan görüntüsü, kalbimde başarmış olmanın verdiği ferahlık ve yüzümdeki zafer gülümsemesi ile yeni maceralar için hazır bir savaş neferi olarak bu yolda ilerlemeye devam ediyordum.
Hem. İzel ALTINBİLEK
Hemovijilans Hemşiresi
Acıbadem Bodrum Hastanesi