Deprem yer kabuğunun derin katmanlarında meydana gelen ani fay kırılmaları ve yer değiştirmeler sonucu oluşan titreşimlerin neden olduğu sarsıntılardır (1,2). Dünya var olduğundan beri aktif fay hatları üzerinde bulunan bölgelerde belirli periyotlarla depremlerin oluştuğu ve milyonlarca can ve barınak kayıplarına neden olduğu bilinmektedir. Ülkemizin %92’lik kısmı aktif deprem fayları üzerinde yer almaktadır. Bu nedenle geçmişte olduğu gibi gelecekte de birçok deprem olayına maruz kalacaktır (1). Sıklıkla yaşanan doğal afetler Türkiye’nin sahip olduğu fiziki coğrafya özellikleri nedeniyle meydana gelmektedir (3). Araştırmalar sonucu doğal afetlerin en yıkıcı, en fazla can ve mal kaybına neden olanı depremler olarak bulunmuştur (4). Türkiye’de 1939 yılında gerçekleşen büyük Erzincan depreminden sonra geçen 84 yıl içinde çeşitli büyüklüklerde sayısız deprem gerçekleşmiş, bunlardan 52 tanesinin 6,0 üzerindeki büyük depremler olduğu kaydedilmiştir (5).
Bireylerin deprem sonrasında vermiş olduğu tepkiler, olayın büyüklüğü, kişilik yapıları, toplumsal değerler ve deneyimlere bağlı olarak değişiklikler göstermektedir (2). Bu sebeple depremi yaşayan her kişi aynı derece sarsıntıyı yaşamasına rağmen herkeste ruhsal bozukluk gelişmeyebilir (6). İnsanların alışmış olduğu düzeni bozarak, kişileri bedensel, zihinsel ve ruhsal olarak sarsan ve incinmesine neden olan her olaya ruhsal travma denir (6). Deprem insanların güvenli olarak kabul ettikleri dünyalarında ani, beklenmedik ve yıkımlara sebep olan travmatik bir olay olduğu için kişiler bu durum karşısında farklı reaksiyonlar verebilmektedir. Deprem sonrası en sık karşılaşılan psikolojik tepkiler; korku, konfüzyon, suçluluk, öfke ve kederdir (2). Bu tepkiler birçok kişide benzerlik göstermesi nedeniyle normal davranış olarak kabul edilmektedir. Normal olmayan tepkiler ise travmatik olayın üstünde uzun zaman geçmiş olmasına rağmen bu davranışların aynıları ve daha fazlalarının ortaya çıkmasıdır (7).
Engellenme ve çatışma durumlarını ortaya çıkaran travmatik olaylar bireylerin benlik gelişiminde ve olgunlaşmasında büyük rol oynamaktadır (8). Bireylerin yaşadıkları travmaya üç farklı şekilde yanıt verdiği saptanmıştır. İlk olarak, benlik yaşadığı olayı ve yıkıcı ögelerini sindirerek baş etme stratejileri geliştirir. Bu yanıt şekli travmaya sağlıklı bir yaklaşım olarak ele alınmaktadır. İkinci yaklaşımda benlik kendine yönelik tehditleri çözümler ve kendinden uzaklaştırır. Bu yaklaşımda kişide depersonalizasyon, derealizasyon ve amneziler görülebilmektedir. Bir diğer yanıt şeklinde ise benlik uyaranları sindirmeden içselleştirir. Özümsenmeden bilinçaltına itilmesi, yaşanılan travmatik olayın depolanmasına ve güncel bir travma ile yeniden gündeme gelmesine neden olur. Bu durum genellikle nevrotik ve borderline kişilik özelliklerinin kullandığı baş etme yöntemlerindendir (8).
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), travmatik olaya kişinin kendisinin ya da sevdiği ve değer verdiği kişilerin maruziyeti sonrası ortaya çıkan, olayın zihinde ve rüyalarda tekrar tekrar yaşanması, travmayı hatırlatan uyaranlardan kaçınma davranışları, duygusal küntleşme, travmatik olaya ilişkin anıların bir kısmının silinmesi, öfke patlamaları, umutsuzluk, uykusuzluk ve aşırı uyarılmışlık semptomları gösteren bir sendromdur (2,7,9). Travma sonrası stres bozukluğu tanısının koyulabilmesi için, kişinin yaşadığı durumun 8 ana başlık altında toplanmış olan DSM-V (Diagnostic And Statistical Manual Of Mental Disorders) kriterlerine uygunluk göstermesi, bireyin bu belirtilerden en az iki tanesini gösteriyor olması, semptomların bir aydan uzun sürmesi ve hayatın akışında ciddi aksaklıklar meydana getiriyor olması gerekmektedir (7). Bu belirtiler yaşanan travmatik olaydan hemen sonra başlayabileceği gibi altı ay sonra da görülebilmektedir. Kişiye bağlı olarak bu semptomlar üç aydan kısa ya da çok daha uzun sürebilmektedir (6). Hastalık tablosu bir aydan kısa sürerse Akut Stres Bozukluğu, üç aydan kısa sürerse Akut Travma Bozukluğu, üç ay veya daha fazla devam ederse Kronik TSSB ve olaydan en az altı ay sonra başlamışsa Gecikmeli Başlangıçlı TSSB olarak adlandırılmaktadır (10).
Doğal afetlerden sonra en sık karşılaşılan psikiyatrik bozukluklar majör depresyon ve travma sonrası stres bozukluğudur (11). Depremlerden sonra yapılan çalışmalar, deprem sırasında yaşanan korku ve hayati tehdit algısının TSSB belirtilerinin en güçlü yordayıcısı olduğunu ortaya çıkarmıştır (4,12,13,14). Yapılan araştırmalara göre TSSB risk faktörleri çeşitlilik gösterse de genellikle; demografik veriler, kadın olmak, deprem öncesinde psikiyatrik bozukluğunun olması, ileri yaşta olmak, düşük eğitim düzeyi, deprem ilişkili faktörlerden; depremin şiddeti, bir yakının kaybı, maddi kayıp, enkaz altında kalmak, deprem sırasındaki korkunun yüksek olması ve sosyal destek kaybı olarak sıralanabilir (4). Marmara depreminden 14 ay sonra yapılan bir çalışmada depremin merkez üssünde yaşayanların TSSB oranı %23 ölçülürken, merkez üssüne 100 km uzaklıkta yaşayanların TSSB oranı %14 olarak bulunmuştur (15).
Travmaya maruziyet kişilerde her zaman olumsuz ruhsal değişikliklere yol açmayabilir. Olayı yaşayan kişilerin bir kısmında kendileri, yakınları ve yaşadıkları dünya ile ilgili düşüncelerinde, insan ilişkilerinde olumlu değişiklikler meydana gelebilir. Kişideki bu gibi gelişmeler travma sonrası büyüme olarak tanımlanmıştır (16). Yapılan bir meta-analiz çalışmasında bu durumun deprem travmasında daha düşük olduğu ya da gelişse bile zamanla azaldığı görülmüş, yetişkinlerde çocuk ve ergen grubuna göre daha yüksek görüldüğü tespit edilmiştir (17).
Travma sonrasında bireylerin başa çıkmalarına yardımcı olmak için standart bir yöntem yoktur ancak sosyal desteğin iyileşme üzerinde önemli bir işlevi vardır. Deprem travmasıyla baş etme sürecinde amaç bireyin bu olayı zihninde kabullenip sindirmesi ve kendi yaşamı üzerindeki kontrolü kaybetme hissinin ortadan kaldırılmasıdır. Baş etme stratejileri kişinin yaşam biçimine uygun olarak geliştirilmektedir. Kişilerin deprem öncesinde günlük yaşam zorluklarında kullandıkları baş etme yöntemleri öğrenilmeli ve bunları kullanmaları konusunda desteklenmelidir (16). Deprem sonrası erken dönemde yapılan psikolojik destek; duyguları rahatça açığa vurma imkânı sunmak, zihinsel ve bedensel rahatlama konusunda gevşemesini sağlamak, yardım ve destek istemeleri için cesaretlendirmek depremzedelerin duygusal yönden baş etmeleri konusunda yardımcı olacaktır (2). Aynı zamanda deprem stresi ile baş etmek için olumlu yeniden değerlendirme, sosyal destek arama ve dini baş etme yöntemleri de kullanılmaktadır (18). Ancak kişiler her zaman işlevsel baş etme yöntemlerini kullanmayıp madde kullanımı, yaşadığı ortamdan dışarı çıkmama gibi davranışlarda bulunuyor olabilirler. Bu gibi durumlarda depremzedenin işlevsel baş etme yöntemleri hakkında bilgilendirilmesi ve bu yöntemlere yönlendirilmesi gerekmektedir (16).
Anksiyete ve eşlik eden fiziksel belirtileri, çabuk sinirlenme ve öfke patlamaları deprem sonrası sık görülen artmış uyarılmışlık semptomlarıdır. Bu durumlarda kişi nefesi üzerindeki kontrolünü kaybedebilir, nefes alamama hissi, yüzeyel nefes alma gelişebilir. Bunlar geliştiğinde kişi bulunduğu ortamdan uzaklaştırılabilir, nefes egzersizleri ve vücudun büyük kas gruplarında sırayla kasılıp yavaş yavaş gevşetme gibi gevşeme egzersizleri yaptırılabilir (16).
Depremi yaşayan kişilerin, konuşmak istemediği sürece zorlanmaması, kendini güvende hissetmesinin sağlanması, rutin yaşamlarına dönemeseler bile günlük aktiviteler yapmaları, kendinden daha zor durumda olan birilerine yardım etmeleri, nefes egzersizleri ve rahatlatıcı müzik ile gevşeme çalışmaları yapmaları baş etmeyi kolaylaştırabilecek girişimler olarak sıralanabilir (16). Multidisipliner bir ekiple depremzedelere profesyonel destek sağlanabilir.
Yaşanan afet olayları psikolojik ve sosyal destek ihtiyacını göz önüne sermektedir. Deprem gibi afetlerden sonra tüm yaş gruplarına, her kültürden insana uygulanan psikolojik ilk yardım bireylerin ihtiyaçlarına göre şekillenir ve haftalarca da sürebilir. Psikolojik ilk yardım Kuruluşlar Arası Daimi Komite- IASC (2007) tanımına göre desteğe ve yardıma ihtiyacı olan ya da acı çeken kişiye yapılan insani ve destekleyici müdahalelerdir (19). Hastanın mahremiyeti korunarak, güvenli bir yerde herkes tarafından sunulabilen psikolojik ilk yardım kişilerin stresini azaltmakta ve bireysel baş etme yöntemleri geliştirmelerini sağlamaktadır (20).
Travmatik olayların psikolojik etkilerini minimuma indirmek, depremzedelerin tıbbi ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanması ve bütüncül bir bakım için hemşirelerin rollerini yerine getirmesi önem kazanmaktadır. Hemşireler aldıkları eğitim ve önceki uzmanlıklarına dayanarak farklı koşullardaki çalışma ortamlarına kolayca uyum sağlayabilir ve yüksek kalitede bakım verebilir (19). Olay mahallinde ve sahra hastanelerinde profesyonel görevlerini devam ettirebilirler (21).
Toplumla yakın temas halinde olan bir meslek grubu olduğu için afet durumlarındaki yaşamsal tehlikeleri, oluşabilecek zararları azaltmak amacıyla sağlık yönetimini yapma, yardım ve bakım sağlama gibi görevleri üstlenirler (22). Hemşirelerin hayat kurtarma, yaralanmayı önleme, ilk yardım, hastalık durumlarını önleme/azaltma, triyaj, sağlık ekibinin koordinasyonu, etkilenen toplumda bilgilendirme yapılması ve psikolojik destek sağlanması gibi çeşitli rol ve sorumlulukları bulunmaktadır. Hemşireler riskli gruplar hakkında özel bilgilere sahip oldukları için afet durumlarında bu bilgileri hızla kullanabilir, bireylerin fiziksel ve psikososyal iyilik hallerini sağlayabilirler (21).
Kaynaklar
- İşçi C (2008) Deprem Nedir ve Nasıl Korunuz? Journal of YasarUniversity. 3(9): 959-983
- Nakajima Ş (2012). Deprem ve Sonrası Psikolojisi, Okmeydanı Tıp Dergisi, 28(2): 150-155. doi:10.5222/otd.supp2.2012.150
- Özşahin E (2013) Türkiye’de Yaşanmış (1970-2012) Doğal Afetler Üzerine Bir Değerlendirme, 2. Türkiye Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı 25-27 Eylül 2013, Mustafa Kemal Üniversitesi, Hatay
- Bedirli B (2014) Deprem Travmasının Kronik Psikolojik Etkileri: Düzce Depremi’nden 14 Yıl Sonra Travma Sonrası Stres ve Depresyon Belirtilerinin Yaygınlığı ve İlişkili Risk Faktörleri. Yüksek Lisans Tezi. Haliç Üniversitesi, İstanbul
- Wikipedia (2023) Türkiye’deki depremler listesi https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27deki_depremler_listesi
- Kaya N (2015) Sağlık Çalışanlarında Ruhsal Travma Belirtilerinin İncelenmesi (Van Depremi Örneği), Yüksek Lisans Tezi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van
- Kurt E (2019) Van Depremini Yaşayan Öğrencilerin Algıladıkları Sosyal Destek Düzeyleri ile Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve Kaygı Düzeyleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi, Erzurum.
- Hacıoğlu M, Aker T, Kutlar T, Muharrem Y (2002) Deprem Tipi Travma Sonrasında Gelişen Travma Sonrası Stres Bozukluğu Belirtileri Alt Tipleri, Düşünen Adam Dergisi. 15(1): 4-15
- Gül IG, Eryılmaz G (2015) Travma Sonrası Stres Bozukluğunun Nörobiyolojisi: Bir Gözden Geçirme. Klinik Psikiyatri. 18: 71-79
- Bolu A, Erdem M, Öznur T (2014) Travma Sonrası Stres Bozukluğu. Anatolian Journal of Clinical Investigation. 8(2): 98-104
- Aker AT (2006). 1999 Marmara Depremleri: epidemiyolojik Bulgular ve Toplum Ruh Sağlığı Uygulamaları Üzerinde Bir Gözden Geçirme, Türk Psikiyatri Dergisi, 17(3): 204-212
- Başoǧlu M, Şalcıoǧlu E, ve Livanou M (2002). Traumatic stres responses in earthquake survivors in Turkey. Journal of Traumatic Stress, 15(4), 269- 276.
- Şalcıoğlu E, Başoğlu M, ve Livanou M (2003). Long-termpsychologicaloutcomefornon-treatment-seekingearthquakesurvivors in Turkey. The Journal of Nervous and Mental Disease. 191(3), 154-160.
- Şalcıoğlu E (2004). The effect of beliefs, attribution of responsibility, redress and compensation on posttraumatic stress disorder in earthquake survivors in Turkey. (PhDDissertation), King’sCollegeLondon, London. Availablefrom British Library EThOS Electronic Theses Online Service database.
- Başoğlu M, Kılıç C, ŞalcıoğluE, ve Livanou M. (2004). Prevalence of posttraumatic stress disorder and comorbid depression in earthquake survivors in Turkey: an epidemiological study. Journal of TraumaticStress, 17(2), 133-141.
- Sönmez MB (2022). Depremin Psikolojik Etkileri, Psikolojik Destek ve Korkuyla Baş Etme. TOTBİD Dergisi. 21:337-343
- Amiri H, Nakhaee N, Nagyova I, Timkova V, Okhovati M, Nekoei-Moghada M (2021). Posttraumatic growth after earthquake: A systematic review and meta-analysis. International Journal of Social Psychiatry 67(7):867-77
- Yöndem ZD, Eren A (2008) Deprem Stresi ile Baş Etme Stratejileri Ölçeğinin Geçerlik ve Güvenirlik Çalışmaları. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi. 3(30): 60-75
- Özyer Y, Dinçer S (2020) Afetlerde Hemşirelerin Psikolojik İlk Yardım Rolleri. IBAD Sosyal Bilimler Dergisi. 7:198-206
- Kılıç N, Şimşek N (2018). Psikolojik ilk yardım ve hemşirelik. Journal Psychiatric Nursing, 9(3), 212- 218.
- Şimşek P, Gündüz A (2021) Türkiye’de Afet Hemşireliği. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi. 47(3):469-476
- Tel H (2016). Olağanüstü Durumlar ve Hemşirelik. Anadolu Hemşirelik ve Sağlık Bilimleri Dergisi. 19(4): 278-282
Hazırlayan: Ebru Karadeniz
Acıbadem Bodrum Hastanesi
Klinik Eğitim Hemşiresi