Tıpta son yüzyılda yaşanan gelişmelere paralel olarak hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılan ilaç sayı ve çeşitliği baş döndürücü bir hızla artış kaydetmiştir. İlaç sayısı ve kullanımının giderek artması, mevcut ilaçlar ile ilgili deneyimlerin artması, yeni tedavi rejimlerinin ortaya çıkması gibi daha birçok faktör, hekimlerin ve hekim adaylarının ilaç kullanımı konusunda “akılcı” (rasyonel) davranmalarını zorunlu kılmaktadır. Öte yandan yeterince akılcı davranılmadığı takdirde, gereksiz ve/veya pahalı ilaç tüketimi, antibiyotik direnci, etkin olmayan tedaviler, modern tıbba ve sağlık sistemine olan güven kaybı gibi çok sayıda tedaviye bağlı sorunun yaşanıyor olması da bu zorunluluğun diğer cepheden gerekçelerini oluşturmaktadır.
Hastane infeksiyonu ve bunun önlenmesine yönelik politikalar, 20. yüzyılda gündeme gelmeye başlamıştır. Son zamanlarda sağlık harcamalarının artması, infeksiyon kontrolünün önemini daha da artırmıştır. Gereksiz masrafların engellenmesi ve hastanede yatış sürelerinin kısaltılması amacıyla, tüm dünyada “değer tabanlı satın alma” ideali sonucu, gerek kamu, gerekse özel sağlık sigorta ödemelerinin düşürülmesi yoluna gidilmiştir. Bu noktadan hareketle, sağlık sigortaları, özellikle dört farklı hastane kaynaklı infeksiyonun giderlerini ödememe kararı almışlardır. İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji (İHKM) uzmanlarının infeksiyon kontrolünün sağlanması ve uygun antibiyotik kullanımı programlarının geliştirilmesi de dahil olmak üzere, pek çok konudaki “değer” üretiminde önemli rolleri vardır. İHKM uzmanlarının hasta bakımı, antimikrobiyal ilaç yönetimi ve infeksiyon kontrolünde etkili şekilde çalışmalarının, sağlık bakımıyla ilişkili harcamaları azalttığı gösterilmiştir. Ülkemizde antibiyotikler, en çok kullanılan ilaçlar içerisindedir ve bunların önemli bir kısmının gereksiz ya da yanlış kullanılmaktadır.
Enfeksiyon hastalıkları, halk sağlığı açısından önemli ve uygun antimikrobik tedavisiyle başarının sağlandığı bir alandır. Bununla birlikte gerek toplumda gerekse hastanede kazanılan enfeksiyon hastalıkları akılcı olmayan antimikrobiyal tedavilerinin kullanılması sonucu tedavi edilmemekte ve belkide hasta kaybedilmektedir. Uygun antimikrobiyal tedavi; sağ kalım, komplikasyon ve kronikleşmenin önlenmesi, hastalık şiddet ve süresinin kısaltılması açısından önemlidir.
İdeal antibiyotik kullanımı için; doğru tanı sonrası doğru antibiyotik; en uygun yoldan, etkin dozda, optimum aralıklarla, uygun süreyle verilmelidir. Doğru antibiyotik kullanımı için, mikrobiyolojik olarak kanıtlanmış bakteriyel bir enfeksiyonun varlığı mutlaka sorgulanmalıdır. Tanı açısından gerekli değerlendirme yapılmadan ve enfeksiyon olmaksızın antibiyotik kullanılması, seçilen antibiyotiğin yanlış olması, antibiyotik dozunun yetersiz veya aşırı olması, doz aralıklarının uygunsuz olması durumlarında antibiyotikler uygun kullanılmamış olur. Etkinliği bilinen bir antibiyotik yerine maliyeti daha yüksek ve yeni olan bir antibiyotiğin seçilmesi, gerekli olmadığı halde aynı anda birden fazla antibiyotiğin kullanılması, kültür sonucuna uygun olmayan antibiyotik kullanımına antibiyotiğin uygunsuz kullanımına örneklerdir.
Antibiyotik direnci, antibiyotiklerin yanlış nedenlerle veya doğru olmayan biçimde kullanılması, bakterilerin sonraki ilaç tedavilerine karşı direnç göstermesine neden olabilir. Antibiyotik direnci, bakterilerin herhangi bir antibiyotiğin varlığına rağmen üreyebilmesi ve enfeksiyon yapabilmesidir. Antibiyotiklere karşı direnç geliştiğinde, bakterilerin neden olduğu enfeksiyonların tedavisinde bu antibiyotikler etkili olamaz. Bu durum, yalnızca antibiyotiği uygun olmayan biçimde kullanan kişi açısından değil, sonradan dirençli bakteriye yakalanma riski olan herkes için tehlike oluşturmaktadır. Antibiyotik direnci tüm dünyada önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Antibiyotik-dirençli bakterilerin yol açtığı enfeksiyonlar, hastalığın ve ölüm oranlarının artması ve hastanede geçirilen sürenin artması ile sonuçlanmakta ayrıca tedavi maliyetlerinde de artışa neden olmaktadır. Antibiyotik kullanımı, insanlarda ki normal bakteriyel floranın değişmesine bu da çoğu kez antibiyotik dirençli bakterilerin ortaya çıkmasına ve ishal gibi yan etkilerin görülmesine neden olabilmektedir.
Yaygın ve yanlış kullanıldığında ise hızla direnç gelişen antibiyotik, esas etki beklediğimiz bakterilerin neden olduğu enfeksiyonların tedavisinde de etkisiz hale gelir. Hekim reçete etmedikçe antibiyotik kullanılmamalıdır. Hastaların daha önceki bir hastalığında kullandığı antibiyotiğin, tekrar benzer hastalığa yakalansa bile hekime danışmadan kullanılmaması gerektiği konusunda bilinçli olması gerekmektedir. Özellikle grip ya da nezle gibi virüslere bağlı solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotiklerin tedavide yeri olmadığını unutmamalıdır. Hekim önerisi sonrası reçete ile alınan antibiyotiğe, enfeksiyonu en etkili biçimde tedavi etmek ve direncin ortaya çıkma riskini azaltmak için antibiyotikler doğru dozda, doğru şekilde ve reçeteye uygun zaman aralıklarında alınarak uygun biçimde kullanılmalıdır. Hasta kendisini iyi hissetse bile tedaviyi hekimin belirttiği süreden önce sonlandırmamalıdır. Aksi takdirde faydadan çok zarar getirecektir. Artmış veya reçetesiz alınmış antibiyotikler yerine her zaman tıbbi reçeteli antibiyotikler kullanılmalıdır.
Bakteriyel enfeksiyonlara karşı en önemli silahımız olan antibiyotiklere direnç gelişimini önlemek için antibiyotikleri doğru kullanma konusunda toplum olarak farkındalığımızı arttırmamız gerekmektedir.
KAYNAKLAR
- Sağır M., Parlak H. Akılcı ilaç kullanımı. İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi 2014; 3 (2): 32-35.
- Tekin Koruk S. İnfeksiyon kontrolünün sağlık bakımındaki yeri ve önemi. Klimik Dergisi 2014; 27(1): 2-5.
- C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu. Akılcı İlaç Kullanımı. http://www.akilciilac.gov.tr/ Erişim tarihi: 02.07.2018.
- Vişneci F.E. Akılcı antibiyotik kullanımı. http://file.atuder.org.tr/_atuder.org/fileUpload/KqoQnbjjIFRX.pdf
Hazırlıyan: Funda PEKER
Acıbadem Kadıköy Hastanesi
Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi
Hazırlanma Tarihi: 02.07.2018